Bu Gece Mevlid Kandili! Peki, Peygamber Efendimizi nasıl Sevmeli ve Anlamalıyız?

Bu gece Mevlid Kandili âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in doğum günü. Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizi sevmek yolundan gitmek ve onu anlamak insanlık adına bugün için çok daha gereklidir. Onun için önce kalbimize yüce Allahın sevgisini hemen akabinde Peygamber efendimizin sevgisini doldurmalıyız ki gönlümüze başka yabancı sevgiler girmesin. Özellikle bu gece Mevlid Kandili gecesinde Peygamber efendimizi nasıl daha çok sevmeliyiz sorusuna yanıt bulmalıyız. Yazarımız Fatih Kut 'Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Sevgisi' konusunu sizler için kaleme aldı.

GÜNCEL - 5 gün önce

    Bu gece Mevlid Kandili âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in doğum günü. Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizi sevmek yolundan gitmek ve onu anlamak insanlık adına bugün için çok daha gereklidir. Onun için önce kalbimize yüce Allahın sevgisini hemen akabinde peygamber efendimizin sevgisini doldurmalıyız ki gönlümüze başka yabancı sevgiler girmesin. Özellikle bu gece Mevlid Kandili gecesinde Peygamber efendimizi nasıl daha çok sevmeliyiz sorusuna yanıt bulmalıyız.

 ‘’Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. Buna rağmen yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter, O’ndan başka tanrı yoktur, ben yalnız O’na güvenip dayanırım; O, büyük arşın sahibidir.’’ (Tevbe,128-129﴿

     Bir Müslüman için uğruna verilecek sevgilerin en yücesi şüphesiz, sevginin kaynağı  ve bir ismi de “Vedûd” olan Allah’tır. Müslüman, Allah’a ve onun dostlarına engin muhabbet besleyen kişidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise Allah dostlarının önderidir. İlahi sevgiye ulaştıran bir rehberdir. İnancımızın ve ibadetlerimizin temelinde sevgi, daima ön plandadır. Allah’a imanımız da sevginin eseridir. Çünkü şuurlu bir iman ve ibadet ancak sevilen hak mabuda yapılır. Bu sevme eylemi dilde kalmadığı, gönülde karşılık bulduğu durumlarda bir anlam taşır. Dolayısıyla Allah’a ve peygamberine olan sevgimiz, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmakla mümkündür. Nitekim Kuran’ı Kerim bu sevgiyi ispatlamanın yolunun Resulüne itaatten geçtiğini şöyle vurgulamaktadır. De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır.” (Al-i İmran,31)

      Bununla birlikte Yüce Allah Resulüne itaatin yanında müminlerden Hz Peygamberin canını kendi canlarından bile üstün tutmalarını istemiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Peygamber, müminler için kendi canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir.” (Ahzab,6)Peygamberimizi canımızdan ve tüm sevdiklerimizden daha çok sevmek, ancak O’nun yolunda gitmekle olur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) de kendisinin her şeyden, herkesten daha çok sevilmesi hususunda şöyle buyurmuştur. ”Sizden biriniz, beni anasından-babasından, çoluk -çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz” (Buhari,İman, 8) İşte bu sebeple, Hz. Peygamber’e gönülden inanan ashabı ondan gelen emirleri büyük bir teslimiyetle yerine getirdiler. O’na derin saygı duydular, derdine ortak oldular. Ayağına batacak dikene bile razı olmadılar. Hidayetin insanlara ulaştırılmasında, O’na her zaman maddi ve manevi destekte bulundular. Onu her şeyden fazla sevdiler. Bizim için bir lütuf olan Hz Peygamber (s.a.v.)’in Allah’ın elçisi olduğuna inanmanın yanında O’nu samimiyetle sevmeli, O’nun sünnetini öğrenerek kendimize rehber edinmeliyiz.

     Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resulullah (s.a.s)’e:– Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz: “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. – Allah ve Resulünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:“O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 96.)Enes (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi, imanın zevkine ermiş olur. Allah ve Resulünü, her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek, Allah’ın kendisine iman nasip etmesinden sonra inançsızlığa düşmeyi, ateşe atılıyormuş gibi kötü görmek.” (Buhârî, İman, 9, 14) Ebu Hüreyre (r.a.), "Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Benim misalimle sizin misaliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mâni olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmememiz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz"( Buhârî, Rikâk: 26)

        Peygamberimizi canımızdan ve tüm sevdiklerimizden daha çok sevmek, ancak O’nun yolunda gitmekle olur. Hz. Ali’ye Resulullah’a olan sevginiz nasıldır? Diye sorulduğunda O: “Resulullah’ı susuz bir insanın suya hasreti gibi severdik” buyurmuştur. Ashabın, Hz. Peygamber sevgisini şu örnek çok güzel yansıtmaktadır. Ensardan bir kadına; babası, kardeşi ve kocasının savaşta şehit düştükleri haber verilince, O, hemen Resulullah’ı sormuş, sağlık haberini alıp, O’nu görünce, “Seni sağ olarak gördükten sonra, her musibet bana hafif gelir” diyerek sevincini izhar etmiştir. Günümüz Müslümanları olarak bizde efendimizi canımızdan çok sevmeli ve ona tabi olmalıyız. Ancak günümüzdeki Müslümanların durumu bu anlamda çok vahimdir. Efendimizi sevdiğimizi, tabi olduğumuzu Sadece dilde söylüyoruz hayatımızda yaşamıyoruz. Mevlid kandili vesilesi ile umarım peygamber efendimizi daha iyi anlamaya ve daha çok sevmeye çalışırız. Kandilimiz mübarek olsun.

Günün Diğer Haberleri