HAKKANİYET TEMELİNDE ÇÖZÜM
Dünyamız koronavirüs salgını ve Ukrayna-Rusya savaşının ardından şimdi de Gazze'deki katliamların acı sonuçlarıyla karşı karşıya bulunuyor. Türkiye, tüm bu krizlerde barışın yanında olmuş adalet ve hakkaniyet temelinde çözüm için çalışmıştır. İklim değişikliğine de bu perspektiften yaklaşıyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz yüzde 1'in altında olmasına rağmen kendi imkanlarımızı kullanarak çok önemli adımlar atıyoruz. 2053 yılı itibari ile 'Net sıfır emisyon' hedefini gerçekleştirmeyi öngörüyoruz. 2030 senesine kadar emisyon azaltım hedefimizi iki katına çıkardık. Bu kapsamda yıl sonu itibari ile ise 6,6 ton karbondioksit emisyon azaltımı bekliyoruz.
YÜZDE 60 GERİ KAZANIM ORANI
Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e yükselttik. Bu oranla Avrupa'da beşinci dünyada 12'nci sırada yer alıyoruz. Jeotermal kurulu gücünde Avrupa'da birinci dünyada dördüncüyüz. Hidroelektrik santrali kurulum gücünde ise Avrupa'da ikinci dünyada dokuzuncu sıradayız. Hidrojen teknolojileri stratejimiz uygulamaya aldık. Ayrıca net sıfır emisyon hedefi bağlamında çelik alüminyum çimento ve gübre sektörleri karbonsuzlaşma yol haritamızı tamamladık. 2053'te yenilenebilir enerjinin payını yüzde 69'a çıkarmayı planlıyoruz. Eşimin himayesinde başlatılan Sıfır Atık Projesi ile atıkların geri kazanım oranını 2035 yılında yüzde 60'a taşıyacağız.
FİNANSMANA ADİL ERİŞİM
Tüm bu çalışmaların maliyetinin yüksekliği hepinizin malumudur. İklim finansman kaynaklarına ve teknoloji transferi kaynaklarına daha adi şekilde erişebilmemiz bu bakımdan büyük önem arz ediyor. 6 Şubat'ta yaşadığımız deprem felaketine rağmen ne ekonomide ne de iklim değişikliği ile mücadeledeki hedeflerimizden hiçbir zaman kopmadık. 14 milyon insanımız ve 11 ilimizi olumsuz etkileyen depremlerin yol açtığı yaraları hızla sarıyoruz. Şehirlerimizin yeniden inşasında çevreyi korumak, iklim ve çevre dostu yapılar inşa etmek önceliklerimizin başında yer almaktadır.
YAŞANANLAR İNSANLIK SUÇU
İklim krizi ile ilgili görüşlerimizi paylaşırken hemen yanı başımızda Filistin topraklarında yaşanan insani krize değinmeden geçemeyeceğim. İsrail saldırıları sonucu çoğunluğu çocuk ve kadın 16 bini aşkın Filistinli masum sivilin hayatını kaybetmesi hiçbir şekilde meşru gösterilemez. Gazze'de yaşananlar insanlık suçudur, savaş suçudur ve bu suçu işleyenlerden uluslararası hukuk önünde mutlaka hesap sorulmalıdır. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti doğu Kudüs olan bağımsız egemen ve toprak bütünlüğüne haiz bir Filistin devletinin kurulmasının ehemmiyetini hep birlikte tekrar gördük. Türkiye olarak bunun tesis ve temini noktasındaher türlü sorumluluğu almaya hazırız. 'Dünya Beşten Büyüktür' ve 'Daha Adil Bir Dünya Mümkün' şiarımızı burada tekrar vurgulamak istiyorum.
2026 yılında düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 31'inci Taraflar Konferansı'na ev sahipliği içinde adaylığımızı açıkladık. Siz değerli dostlarımın bu kapsamda gereken desteği vereceğinizden şüphe duymuyorum.
kaynak:sabah