Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gençlerimizin Yitip Gitmelerine Seyirci Kalamayız!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, 2024-2025 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde açıklamalarda bulundu; "Hayatlarının baharındaki iki genç kızımız vahşi bir cinayete kurban gitti. Üzülerek ifade ediyorum ki; bu tür olayların çoğunda millet ve devlet olarak gerekli adımları atmazsak, batılı ülkelerin yaşadığı sıkıntıları biz de yaşarız. Gençlerimizi sosyal medya ve dijital mecraların karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız." dedi.

GÜNCEL - 1 hafta önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde;
Akademik yıl dönemi boyunca değerli hocalarımıza ve gençlerimize üstün başarılar diliyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler dünyanın ilk eğitim merkezlerinin neşet ettiği, medeniyetler beşiği olan Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Ecdadımız, kurduğu eğitim müesseseleriyle, yetiştirdiği ilim erbabıyla tarihin her dönemine ışık tutmuş; akla, bilime ve teknolojiye yön vermiştir.
Örneğin Nizamülmülk tarafından ilk olarak Bağdat'ta yaptırılan Nizamiye Medresesi, bugünkü manada kurulan ilk resmi eğitim yuvasıdır. Daha sonra Semerkant, Buhara, Kahire ve Kayrevan başta olmak üzere coğrafyamızın her yanında benzer eğitim merkezleri inşa edilmiştir. Endülüs'te, İspanya sınırları içerisinde kalan Kurtuba'daki medreselerde Müslüman öğrencilerle birlikte Hıristiyan öğrenciler de eğitim almıştır.
"Avrupa'yı Karanlıktan Çıkaran Endülüs'tür"
Bu hakikati Ziya Paşa öyle ifade ediyor, "Ger Endülüs olmasa ziyadar, kim Avrupa'yı ederdi bidar." Yani eğer Endülüs ışık saçmasaydı, Avrupa'yı bilgisizlik uykusundan kim uyandırırdı? Evet, Avrupa'yı karanlıktan aydınlığa çıkaran Endülüs'tür. Yine Osmanlı'da Fatih Medreseleriyle, Süleymaniye Külliyesiyle hem dini hem de pozitif bilimler öğretilmiş; alimler ve eğitim müesseseleri her zaman himaye edilmiştir.
Bakınız burada Sultan Fatih'le Molla Gürani'ye atfedilen bir diyaloğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sultan Fatih; Bir hadiseden dolayı baş müderrislerden Hatipzade Muhiddin Efendiyi görevinden azlediyor. "Seni müderrislikten azlettim. Çık git ne yaparsan yap" diyor. Bu hadiseyi duyan Molla Gürani, Sultan Fatih'in karşısına dikiliyor. "Ya o azli geri alırsın, veyahut biz bütün ulema senin ülkeni terk ederiz. Alimlerin kıymetini bilen başka hükümdarın diyarına gideriz" diyor. Bunun üzerine Sultan Fatih, azil kararından vaz geçiyor ve Muhiddin Efendiyi vazifesine geri iade ediyor. Tarihteki diğer devletlerimiz gibi Osmanlı'ya da altın çağını yaşatan işte bu tasavvurdur. Söğüt'teki beylikten cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını böyle alimler ile alimlere karşı hürmetkar sultanlar yapmıştır. Benzer örnekler tarihteki diğer büyük devletler için de geçerlidir.


"Bir Millet İnsanlığın Ortak Bilgi Birikimine Katkıları Oranında Güçlüdür"
Şunun bir defa hepimiz farkındayız: İlme, araştırmaya, bilime, düşünceye ve ilim erbabına verilen değer ne kadar büyükse, bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bir millet insanlığın ortak bilgi birikimine katkıları oranında güçlüdür. Bilgiyi üreten, işleyen, geliştiren, yayılmasını sağlayan merkezler ise hiç şüphesiz üniversitelerdir. Akademi sadece bilgi aktarım yeri değil, aynı zamanda bir ülkenin ihtiyacı olan tüm fikri temellendirmelerin zeminidir. Bununla birlikte akademi bir ülkenin ihtiyacı olan pozitif ve sosyal bilimlerin can damarıdır.
"Adım Atmazsak, Batılı Ülkelerin Karşılaştığı Sıkıntılarla Yüzleşmemiz Kaçınılmazdır"
Bakınız son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara şahit oluyoruz. Önceki ay Eskişehir'de camii avlusundaki insanlarımıza yönelik menfur bir saldırı oldu. Ardından İstanbul'da gencecik bir polis memuruz alçakça şehit edildi. Geçtiğimiz cuma günü ise hayatlarının baharındaki iki genç kızımız, vahşi bir cinayete kurban gitti. Katledilen her iki evladımıza da Allah'tan rahmet, acılı ailelerine buradan başsağlığı diliyorum. Kimi zaman dijital platformlardan yayılan cerahatin, kimi zaman sapkın akımların, kimi zaman uyuşturucu illetinin, kimi zaman alkol belasının, kimi zaman televizyon dizilerinin özendirdiği mafya kültürünün, kimi zaman da infaz ve ıslah sistemimizdeki boşlukların bu acıların yaşanmasında rol oynadığını görüyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki; bu vakaların ekseriyetinde fail de, mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Millet ve devlet olarak bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak, batılı ülkelerin karşılaştığı sıkıntılarla bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır


"Gençlerimizin Yitip Gitmelerine Seyirci Kalamayız"
Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Milletimizi asırlardır sarsılmadan ayakta tutan milli ve manevi değerlerimiz, bu mücadelede en büyük destekçimiz olacaktır. Üniversitelerimizin daha fazla sorumluluk alması, kendilerine emanet edilen gençlerimize daha fazla sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle gençlerimizin milli kimlik inşasına üniversitelerimizin katkı vermesi gerekiyor.
"Kaybettiğimiz Her Gencin Vebali Hepimizin Üzerindedir"
Her zaman söylüyorum: Mazi ile ati arasında kuracağımız köprünün en önemli ayaklarından biri üniversitelerimizdir. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Önümüzdeki dönemi, tüm bu sorunların üzerine daha kararlı gittiğimiz, gereken adımları atıp netice aldığımız bir döneme tahvil etmek istiyoruz. Bu süreçte üniversitelerimizden, siz hocalarımızdan destek bekliyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu duygularla bir kez daha 2024-2025 akademik yılının hayırlı olmasını diliyor, hocalarımıza ve öğrencilerimize başarılar temenni ediyorum.

Kaynak Sabah 

Günün Diğer Haberleri