TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, terörün asla hedefine ulaşamayacağını belirterek, "Türkiye, sorunlarını çözmeye muktedir bir devlettir; hiç şüphesiz bu terör belasını da bütün unsurlarıyla tasfiye edecek, yok edecek, tarihin çöplüğüne atacaktır." dedi.
Bütçe görüşmelerinin tamamlanması ve ekonomiye ilişkin kanun teklifinin 27 Aralık 2023'te kabul edilmesinin ardından toplanmama kararı alan TBMM Genel Kurulu, çalışmalarına yeniden başladı.
Gündeminin ilk sırasına Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki terör saldırıları ve terörle mücadeleye ilişkin hükümet bilgilendirmesini alan Genel Kurulu yöneten Kurtulmuş, açılışta yaptığı konuşmada, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit düşen vatan evlatlarını saygı ve tazimle andıklarını belirterek, şehitlerin ailelerine ve millete başsağlığı dileklerini iletti.
Genel Kuruldaki bu birleşimin esas amacının TBMM olarak teröre, terör çetelerine ve terörün arkasındaki destekçilere karşı verilen haklı mücadeledeki kararlılığı göstermek olduğunu ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hepimizin bildiği gibi özellikle son yıllarda terör örgütleri dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim bölgemizde de emperyalist devletlerin vekalet savaşlarının bir aracı, bir maşası olarak kullanılmaktadır. Haddizatında vekalet savaşları adını verdikleri bu süslü terim esasında acımasız bir neo-emperyal saldırıdır. Bu saldırılara karşı millet olarak birliğimizi, bütünlüğümüzü; devlet olarak da bekamızı sağlayabilmek için teröre karşı amasız, fakatsız, tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmek boynumuzun borcudur. Bu emperyalist devletlerin politikalarını boşa çıkaracak olan en önemli değerimiz ise milli iradenin tecelligahı olan TBMM'nin bu konuda net, açık bir kararlılık içerisinde durmasıdır."
"TERÖRE KARŞI TOPYEKUN MÜCADELE EDİLMESİNİN ZARURİ OLDUĞUNA İNANIYORUZ"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, sadece son terörist kalmayıncaya kadar değil, bunun çok ötesinde terör bu topraklardan ve bu bölgeden sökülüp atılıncaya kadar, arkasındaki destekler yok edilinceye kadar teröre karşı kararlı mücadelenin ciddi bir şekil devam edeceğini vurguladı.
Terör örgütlerine kimlerin siyasi, lojistik, askeri ve istihbari destekler verdiğinin herkes tarafından gayet iyi bilindiğini dile getiren Kurtulmuş, "Bu desteklerin arkasındaki esas niyetin de üç temel noktada toplandığını gayet iyi biliyoruz. Bunlardan birisi; bölgeyi istikrarsızlaştırmak, bir diğeri ülkeleri bölüp parçalayarak yeni birtakım devletler ortaya çıkarmak ve daha da önemlisi, bu bölgede yaşayan halkları birbirlerine karşı düşmanlaştırmaktır." diye konuştu.
Teröre karşı mücadelede, her alanda güçlü şekilde destek olmak, bu mücadeleyi sürdürmek gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Başta komşu ülkelerimiz olmak üzere bütün ülkeleri Türkiye'nin teröre karşı bu haklı mücadelesinde destek olmaya çağırıyoruz ve bu destekle birlikte de teröre karşı topyekun mücadele edilmesinin zaruri olduğuna inanıyoruz. Teröristlerin bütün bu faaliyetlerinin arkasındaki esas amaçlarından bir diğeri ise birliğimizi, kardeşliğimizi bozmak ve bunun önünü engeller çıkarmaktır. Ülkemizde ve bölgemizde gücümüzü, birlik ve kardeşliğimizin yanı sıra özgürlükçü, demokratik siyasetimize de borçlu olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle terörün bir başka hedefi olan demokrasinin ortadan kaldırılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. Hak ve özgürlüklerimizi, toplumsal huzurumuzu kimsenin bozmasına fırsat vermeyeceğiz. Acımızı yaşamakla beraber terörün asla hedefine ulaşamayacağını, hayatımızın akışını bozmasına izin vermeyeceğimizi, katiyetle ifade etmek istiyorum. Türkiye, sorunlarını çözmeye muktedir bir devlettir; hiç şüphesiz bu terör belasını da bütün unsurlarıyla tasfiye edecek, yok edecek, tarihin çöplüğüne atacaktır."
TERÖR DESTEKÇİLERİNE HATIRLATMA
Kurtulmuş, terörün destekçilerine de hatırlatma yapmak istediğini kaydederek, şunları söyledi:
"Teröre verilen destek, karanlığa sıkılmış bir kurşun gibidir. O desteği verenler, bir gün o kurşunun kendilerini de bulacağını, kendilerine de zarar vereceğini hatırlamalıdırlar, unutmamalıdırlar. Bugün terör örgütlerine verilen desteklerin, dönüp o desteği verenleri vuracağı gerçeğini bütün herkesin anlaması, akıllarından çıkarmamaları gerektiğini hatırlatıyorum. Ayrıca bir önemli hususun da terörü besleyen propaganda gücünü dikkate almaksızın, terörle mücadelenin sonuca ulaşmayacağını da ifade etmek isterim. Teröre imkan vermemek, aynı zamanda terörün propaganda gücünü elinden almakla mümkündür. Terörün, siyaseti ekseninden çıkarmasını engel olmalıyız. Teröristlere karşı verilen kararlı mücadelemizin ancak meşru siyaset zemininde sürdürülebileceğini ve tamamlanabileceğini bir kere daha TBMM'de ifade etmek isterim.
Terörün önündeki en büyük engel, demokratik meşruiyetimizin kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir, bizatihi siyasetin kendisidir ve burada yer alan milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ruhudur. Demokrasi ve özgürlüklerimizi korumak, siyasetin kapsayıcılığıyla, siyasete sahip çıkmakla mümkündür. Dolayısıyla siyasetin imkanlarını, araçlarını, yöntemlerini çoğaltacağız, güçlendireceğiz ama siyasetin imkanlarının da asla suistimal edilmesine müsaade etmeyeceğiz."
Kurtulmuş, "Bugün Meclisimizi ve milletimizi bilgilendirmek için buraya teşrif eden sayın bakanlarımıza ve burada Mecliste müzakereler sonunda oluşacak ortak tutum ve davranışa katkıda bulunacak olan milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak teşekkürlerimi ifade ediyorum. Gruplara da şimdiden verecekleri destekler dolayısıyla şükranlarımı ifade ediyorum." dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, konuşmasının ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı Genel Kurula davet etti.
Genel Kurulda daha sonra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in bilgilendirmesine geçildi.
BAKAN GÜLER'DEN AÇIKLAMA:
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Pençe harekatlarımız sonrası ağır tahribata uğrayan PKK, mevcut durumu aşmak maksadıyla harekat alanlarımızı, öncelikli hedef haline getirmiştir. Tüm bu saldırılarda, teröristlerin sızma eylemlerinde bulundukları bölgelerde, kendilerine müzahir sivil yerleşim yerlerini de örtü olarak kullandıkları görülmektedir. Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde meydana gelen terör saldırısı ve bölgedeki gelişmelerle ilgili milletvekillerini bilgilendiren Güler, milletin güvenliği için sınırların ötesinde fedakarca görev yaparken şehadet makamına ulaşan askerlere Allah'tan rahmet, Türk milletine de başsağlığı diledi.
Bugüne kadar terörle mücadelede yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen başarılı operasyonlarla terör örgütüne çok ağır darbeler indirdiklerini, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdiklerini belirten Güler, terörle mücadelede elde ettikleri tüm başarılardaki en büyük payın, şehit ve gazilere ait olduğunu vurguladı.
Şehit ve gazilerin, asil Türk milletinin özgürlüğünün simgesi, vatan sevdasının ölümsüz temsilcileri olduğunu dile getiren Güler, "Vatan ve bayrak aşkıyla canlarını feda eden kahraman şehitlerimiz şüphesiz ki şanlı tarihimizin en müstesna köşesinde yerlerini alacaklardır. Şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkacak, onların fedakarlıklarını daima şükran ve minnetle yad edeceğiz." diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), ülkenin ve milletin güvenliğine yönelen tehditleri sınırlara dayanmadan bertaraf edebilmek için cansiperane görev yaptığının altını çizen Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mücadelemiz sırasında ne acıdır ki şehit haberi alındıktan sonra bilen, bilmeyen bazı kesimler tarafından çeşitli yorumlar yapılmakta, spekülasyonlar oluşturulmaktadır. Bir kısmı siyasi maksatlı olan bu söylemlerin, kahraman Mehmetçiğin gayretini yok sayma ve yürüttüğümüz mücadeleye zarar verme amaçlı olduğu da görülmektedir. 'Ordumuzun bölgede ne işi var?' diye soruluyor. Ayrıca Suriye ve Irak'ta bedel ödediğimiz veya üst bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı gibi stratejik öngörüden yoksun, teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere de şahit oluyoruz. Şüphesiz ki bu söylemlerde bulunanlar yakın geçmişte yaşananları, Irak ve Suriye'den kaynaklı ödediğimiz bedelleri de unutmuşa benziyorlar. Eleştiriler elbette ki olabilir ancak böylesine hassas ve milli bir konuda birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşadığımız acıların siyasi malzeme yapılması asla ve asla kabul edilemez."
"ARTIK SINIRLARIMIZ ÖTESİNDE DAHA ETKİN VE KALICI TEDBİRLER ALMA LÜZUMU ORTAYA ÇIKTI"
Güler, 2015'ten itibaren yurt içinde başta Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin ve Yüksekova olmak üzere birçok bölgede PKK, KCK, YPG, DEAŞ terör örgütlerinin saldırılarında artış yaşandığını, ayrıca bu dönemde Irak ve Suriye'de yaşanan istikrarsızlıklar sonucunda sınırlarda oluşan hassasiyetin terör örgütleri ve destekçileri tarafından istismar edildiğini anlattı.
Devlet iradesinin olmadığı Irak'ın kuzeyinde PKK terör örgütünün kendisine güvenli bölgeler oluşturarak Türkiye'ye yönelik terör eylemlerini arttırdığını, Suriye'de de iç savaş sonrasında terör örgütlerinin bölgede fiili yapı kurma çabalarının yanı sıra Türkiye'ye yönelik saldırıların süreklilik kazandığını aktaran Güler, şöyle devam etti:
"Suriye'de yuvalanan PKK/PYD ile DEAŞ terör örgütü tarafından henüz Suriye'nin kuzeyindeki hareketlerimizi icra etmeden önce sınırlarımıza yönelik 1546 adet füze ve havan saldırısı yapıldı. Suriye'den yapılan ve Suriye kaynaklı terör örgütleri sonucunda 600'den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti ve 1000'den fazla vatandaşımız yaralandı. Irak'ın kuzeyinden de ülkemize geçiş yapan teröristler karakollarımıza, üs bölgelerimize saldırılar yapmaktaydı. Hatırlatmak gerekirse; 2007'de Dağlıca 12 şehit; 2008'de Aktütün 15 şehit, 2009'da Hantepe 6 şehit, 2010 Gediktepe 11 şehit, 2011 Çukurca 24 şehit, 2012 Beytüşşebap 12 şehit gibi çok sayıda kahramanımızı şehit verdik. Yine teröristlerin döşediği mayın ve el yapımı patlayıcılar ile çok sayıda askerimiz, emniyet mensubumuz ve sivil vatandaşımız da şehit oldu. Teröristlerin yanı başımıza bu şekilde yuvalanması ve düzenlediği saldırılar karşısında artık sınırlarımız ötesinde daha etkin ve kalıcı tedbirler alma lüzumu ortaya çıktı."
Güler, 2016 yılından itibaren terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine giderek çok yönlü güvenlik anlayışını kararlı bir şekilde ortaya koyduklarını, sınırların emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladıklarını söyledi.
Suriye'de icra edilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatlarıyla terör örgütlerinin bertaraf edildiğini ve Suriye hududunun yüzde 63'ünü ileriden kontrol almaya başladıklarını ifade eden Güler, "Bu operasyonlarla sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçalarken aynı zamanda bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk. Zaman zaman Suriye'deki süreci farklı şekilde değerlendiren, yorumlayanlar oluyor, 'Suriye'de bedel ödediğimizi' ifade ediyorlar. 'Evet, Türkiye Suriye konusunda bedel ödemiştir ancak Suriye'ye girip gerekli tedbirleri almadan önce ödemiştir. Bu da az önce ifade ettiğim terör örgütünün hain saldırılarıyla oldu. Ancak başarıyla gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölgedeki durum artık hem bizim hem de bölge halkının menfaatlerine uygun bir şekilde devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
"EĞER ORADA OLMASAYDIK KENDİ ŞEHİRLERİMİZDE DAHA BÜYÜK BEDELLER ÖDEYECEKTİK"
Güler, "Türkiye, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkı gereği ilk kez 1990'lı yıllarda Irak'ın kuzeyindeki PKK varlığına yönelik sınır ötesi operasyonları başlatmış; geçmişte yürütülen sınırlı hedefli ve süreli askeri harekatlar, bugün yerini, sürekli ve kapsamlı operasyonlara bırakmıştır." dedi.
Terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi stratejisi kapsamında Irak'ın kuzeyindeki PKK mevcudiyetini hedef alan başarılı operasyonların icrasına başlandığını anımsatan Yaşar Güler, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede TSK tarafından 2019 yılında başlatılan Pençe harekatları, terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki harekat kabiliyetinin engellenmesi ve ülkemizi hedef alan eylem arayışlarının kısıtlanması noktasında önemli kazanımlara ulaşmamızı sağlamıştır. Terör örgütü unsularına karşı sızma, sıcak takip ve yerinde etkisiz hale getirme gibi taktiklerin başarıyla yürütülmesini sağlayan üs bölgeleri stratejisi sayesinde, Sinat-Haftani'nden Hakurk'a kadar uzanan yaklaşık 300 kilometrelik Türkiye-Irak sınır şeridinde, ortalama 15 ile 30 kilometre derinlikte güvenli hat oluşturduk. Pençe serisinin sonuncusu olan ve 17 Nisan 2022'de başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu ile kilit kapatılmış ve Irak sınırımızın tamamının emniyeti ileriden tesis edilmiştir. İleri teknolojik donanımların da desteğiyle yürütülen bu operasyonlarda, aralarında PKK'nın üst düzey yöneticilerinin de yer aldığı çok sayıda kadro etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca terör örgütünün silah ve lojistik merkezleri imha edilmiş, ülke içine terörist silah ve mühimmat aktarımları bitme noktasına getirilmiş, yurt içindeki eylemler asgari düzeye indirilmiştir. İşte bu nedenle Pençe harekatlarımız sonrası ağır tahribata uğrayan PKK, mevcut durumu aşmak maksadıyla harekat alanlarımızı, öncelikli hedef haline getirmiştir. Tüm bu saldırılarda, teröristlerin sızma eylemlerinde bulundukları bölgelerde, kendilerine müzahir sivil yerleşim yerlerini de örtü olarak kullandıkları görülmektedir. Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik. Bugün artık, yurt içinden tek bir şehit haberi gelmiyor. Üs bölgelerimize, kalekollarımıza tek bir saldırı yapılamıyor. Bu da terörü kaynağında yok etme stratejimizin başarısını gösteriyor."
BAKAN FİDAN'DAN AÇIKLAMA:
Sayın vekiller, hepinizi saygı ile selamlıyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Başta şehitlerimizin aileleri olmak üzere tüm milletimizin başı sağ olsun. Meşru müdafa hakkımız çerçevesinde son terör odağı etkisiz hale getirilene kadar mücadelemiz devam edecektir.
Barış ve güvenlik dış politikamızın önceliğidir. Bu bölge ülkelerinin barış ve huzuru için olmazsa olmazdır. Soğuk savaş döneminde birbiri ile savaşamayan kamplar vekil unsurlar ile savaşa girmiştir. Aynı senaryoların Türkiye'de de uygulanmaya çalışıldı. Hükümetlerimiz terörle mücadelede ezber bozarak esaret gömleğini yırtıp atmıştır.
Özgürlük güvenlik dengesinde altın oran yakalanmıştır. Örgüt silahlı varlığını kaybetmiştir. Ülkemizin her bölgesi emniyet içinde yaşanılır hale gelmiştir. daha çok Suriye ve Irak'ın tehdidi haline gelmiştir. Ülkemizi hedef alan örgütler birbirleri ile etkileşim halindedir. Yeri geldiğinde iş birliği de yapıyorlar.
Tehdidi kaynağında bertaraf ediyoruz. Tüm altyapısını teker teker yok ediyoruz. Yönetici kadrosunu da elimine ediyoruz. Irak ve Suriye sahasındaki operasyonlarımız BM 51. maddesinden doğan meşru müdafa hakkımızdan doğuyor. Terörle mücadele diplomasimizi kararlılıkla yürütüyoruz. Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede siyasi ayağı olduğunu bilerek şekillendiriyoruz. Örgüt Suriye ve Irak'ta güçsüzlükten istifade ederek zemin kazandı.
Kaynak Sabah