Eğitim konusu Hz. Âdemden itibaren yeniz nesillere yön verme açısından çok önemli bir husustur. Eğitimin tanımına bakacak olursak, Davranışçı psikolojiye göre eğitim, kişide öğrenme yaşantıları yoluyla istendik davranış değişikleri oluşturma sürecidir. Yapılandırmacı yaklaşıma göre ise, eğitim, yaşantılar yoluyla, deneyimleyerek, gözlemleyerek, deneme-yanılma yoluyla, kendi bilişsel şemalarını yapılandırma sürecidir. Yani bizim anladığımız tanım yeni nesli, kendi çocuklarımızı, kendi dinimiz ve adetlerimiz gelenek ve göreneklerimize göre yetiştirmek olmalıdır. Peki, bu eğitim nerede başlar onu belirtmemiz gerekir. Esasen eğitim anne karnında başlar. Çocuğun anne rahmine düşmesi ile eğitimin ilk adımı atılmış demektir. Onun için annelerimiz buna çok dikkat etmelidir. Yaptığı hareketlerden, yediği yemekten, dinlediği müzikten, tutunda her hareketinden çocuk anne karnında iken etkilenir. Çocuk doğduktan sonra ise eğitimin ikinci adımı başlar.
Çocuğu bir boş kaset gibi düşünün. İşte anne -baba bu boş kaseti güzel bir şekilde doldurmayla mükelleftir. Resulullah efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurur: “Her çocuğu annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hali konuşma çağına kadar devam eder sonra anne babası onu Hristiyan, Yahudi, Mecusi yapar. Eğer anne baba Müslüman’sa çocuk da Müslüman olur. Demek ki her çocuğun yetişmesinde anne baba ilk öğretmen oluyor ve onun özellikle manevi hayatını anne baba belirliyor. Peki, günümüzde nasıl oluyor biraz ona bakalım. Günümüz toplumunda kime sorsanız, Elhamdülillah Müslüman’ım der. Tamam, bu doğrudur buna kimse bir şey demez. Ancak çocuklarımızı yeni neslimizi eğitirken kabul ettiğimiz iman ettiğimiz teslim olduğumuzu söylediğimiz İslam dini nerede? İslam dinin esasları nerede. Dinimizde kadınlarımızın, genç kızlarımızın giyinme adabı örtünme emirleri, giyinme şekilleri belli değimli? Müslüman erkeklerin İslami anlamda nasıl bir Müslüman olmaları gerektiği kitabımızda yazmıyor mu? Bunları neden söylüyorum, çünkü bizim önce kendi halimize bakmamız gerekir. Eğer bu toplumun Müslüman yetişkin bireyleri. Anne babaları eğitimcileri yöneticileri İslam’ı yaşamıyor başka işler peşinde koşuyorsak, yeni nesil kimden örnek alacak.
Eğer İslami anlamda bir derdimiz varsa gerçekten dert ediyorsak, önce kendimizi değiştirmemiz gerekir. Anne babalar başta olmak üzere hepimiz yeni nesillerimizi çok güzel bir şeklide eğitmemiz, onları ahlaklı dinine bağlı tertemiz insanlar haline getirmemiz lazımdır. Eğer ülkemizin ilerlemesini maddi manevi yükselmesini istiyorsak kendimize ve yeni nesillerimize sahip çıkmamız elzemdir. Öncelikle bizler yediğimiz ve çocuklara yedirdiğimiz helal mi haramı ona bakacağız. Çünkü haram yiyen bir nesilden hayır gelmez. Yediğimiz içtiğimizde haram, kul hakkı, faiz, kumar, rüşvet, haksız kazanç varsa zaten o kişilerden, o ülkeden, o toplumdan hayır gelmez. Önce bunlara dikkat edeceğiz. Adalet mekanizmasını harekete geçireceğiz ülkede kazanılanlar eşit dağıtılacak. Kimsenin kimsede gözü olmayacak. Üstat necip fazılın dediği gibi; bir kişiye on pul, on kişiye bir pul olmayacak. Şimdi bakıyorum topluma kiminin yüz dairesi var kiminin hiçbir şeyi yok. Bizim adil olmamız gerekir. Bu ilde bir kazanım, bu ülkede bir kazanım varsa o kazanımlar adil bir şekilde dağıtılması gerekir. Müslümanların acilen infak müessesini kullanması gerekir. Bunu okuyan okurlarımız şöyle diyebilir: bunları ben kazandım çalıştım çabaladım. Tamam, doğrudur belki ancak bu kazanılanların hepsi Allah’ın bir emanetidir. O halde emanet olan malda kardeşlerimizin hakkı yok mudur? Dara düşen kardeşe yardım İslam’da yok mudur? Elbette vardır. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bize verilen malları mülklerin bir emanet olduğunu unutmamamız gerekir. Onun için gençleri eğitmeden önce kendimizi eğitmemiz gerekir ki umut dolu yarınlar için gençlerimizi de eğitmiş olalım. Onlara güzel örnek olalım.vesselam...