Mübarek üç aylarımız hayırlar getirsin. Rahmet ve bereket ayları olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları tüm İslam âlemine mübarek olsun.2023 yılında tüm dünya ve ülkemiz büyük sıkıntılardan ve imtihanlardan geçti. Gazze olayı başta olmak üzere tüm dünya sınıfta kaldı. Gazze vahşeti ve soykırımına kimsenin sesi bile çıkmıyor. İki milyarlık Müslüman âlemi ise sadece seyirci kalıyor. Peki, bu zulme kim dur diyecek. Hani Müslümanlar nerede? Ne zaman ayağa kalkacağız? Tüm dünyada adaletin yeniden tesisi için müminlerin işin başında olması gerekir, ama yok. Bu gün Müslümanım diyenler maalesef İslam’ı temsil etmiyorlar. Sadece görüntü Müslümanlığı yapıyoruz. Tüm dünyayı Siyonist Yahudiler yönetiyor. Onların izin vermediği devlet başkanı olamıyor, zengin olamıyor. Daha yakın bir zamanda İsrail başbakanı ne demişti: onlar koltuklarında oturmak istiyorsa Filistin- Gazze meselesine karışmasın, sesini çıkarmasın. Çok vahim bir durum, diğer devletler hadi neyse ama, acı olan kısım tüm İslam devlet başkanlarının onların tahakkümü altında olması. Sadece kısık seslerle kahrol İsrail diyorlar ama nafile.
Demek ki dünya düzeninin değişmesi gerekiyor. Peki, kim değiştirecek bu zalim dünya düzenini? Bu sorunun cevabı yine Müslümanlarda ancak Müslümanların böyle bir derdi yok. Dünya sevgisi o kadar içimize yerleşmiş ki ,dünyalıkları bırakmadığımız için ne zulme ,ne de zalimlere hiçbir şey yapamıyoruz. Yunus Emre’nin çok güzel bir sözü var’’ Derdi Dünya Olanların Dünyalar Kadar Derdi Olur’ ’derdimiz dünya olursa bütün sıkıntılarda bizi bulur. Onun için yeni girdiğimiz mübarek üç aylarda kendimize bir çeki düzen vermeli ve gerçek anlamda nasıl mümin olunur ,takva ehli olunur onun yollarını aramamız gerekir. Bu recep ayında kendi nefsimizi gelin bir hesaba çekelim. Peki, nefis nedir? Nasıl hesaba çekilir? bir göz atalım;Rabbimiz yusuf suresinde şöyle buyuruyor “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Yusuf, 53)
Nefis; geniş anlamda, insanın aslı ya da kendisi, istek ve arzularının tamamını kapsayan bir kavramdır. Dar anlamda ise, özellikle günlük dilde, kişilerin istek, arzu ve ihtiraslarını karşılamaktadır. Nefis muhasebesi ise; kişinin kendisiyle yüzleşmesi, kendini kontrol etmesidir. Buna günümüzde oto kontrol denmektedir. İnsanların kendilerini muhasebe etmesi, Allah’a kulluk görevini hakkıyla yerine getirebilmesi; dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşabilmesi için kaçınılmazdır. “Nefsini, sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte tut. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itaat etme” (Kehf, 28)
Nefis muhasebesi, insanın arzularının etkisinden kurtulup, nefsinin isteklerine gerektiği kadar karşılık vererek, yaratanına gerçek anlamda kul olması ve bu şekilde yaşayan kişilerden oluşan hayırlı bir toplum meydana gelmesini sağlar. Zira kendisini kontrol ve muhasebe eden kişiler, kendi içinde ve dışarıya karşı uyumlu, başkalarının “temel insan haklarına saygılı” bir toplum meydana getirirler. Ancak insanların böyle bir erdeme ulaşması kolay değildir. Çünkü, nefis hesaba çekilmekten hoşlanmaz. Zira insanoğlunda nefsini beğenme, onun isteklerini güzel görme ve haklı sebeplere dayandırma duygusu vardır. Nitekim birçok insanın, yaptığı işin iyi olmadığı, yanlış olduğu hatırlatıldığı zaman, hemen savunmaya geçtiği; kendini haklı çıkarmak için gerçekle bağdaşmayan açıklama ve yorumlara başvurduğu görülür. “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir” ( Mâide, 105)
Nefis muhasebesinde başarılı olunabilmesi için; önceden işlenen günahlar ve bunların hesabının nasıl verileceği düşünülmeli; Allah tarafından bütün davranışların sürekli olarak kontrol altında tutulduğu, hayatın hesabının en ince noktasına varıncaya kadar sorgulanacağı bilmelidir. Kazanılanların kişisel kabiliyet ve gayretlere bağlı olduğu düşünülmemeli, nefis tabiatında var olan istek var arzularından tamamen soyutlamaya çalışılmamalı, bunun yanında nefsin bütün istekleri de yerine getirilmemeli, başka bir ifade ile ifrat ve tefrite kaçılmamalıdır.
Özetle, unutmamak gerekir ki, insan, kişisel çabaları ve buna bağlı olarak Allah’ın yardımıyla en üst mertebelere çıkabileceği gibi, en aşağılara da inebilir. Allah katında iyi bir mertebe elde etmek için, yapılması gereken en önemli iş, nefis muhasebesidir. “Akıllı kişi nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan, aciz kimse ise, nefsinin arzularına tâbî olan ve Allah’tan (olmayacak şeyler) temennî eden kimsedir.” (İbn Mâce, Zühd, 31 -II, 1423, 1424) Zira nefis muhasebesi, hem bunu yapan kişiyi hem de çevresindeki canlı ve cansız varlıkları onun zararlarından kurtarıp, kişileri kendisi ve çevresi adına hayırlı işler yapan (amel-i salih) bireyler haline getirir. Zira nefis muhasebesinin etkileri hem ferdi hem de toplumsaldır. Nitekim nefsin telkin ettiği olumsuz tutum ve davranışlardan kendisini koruyan insan, aynı zamanda kendisine yönelen olumsuz dış etkilerden de korunmuş olur. “İhsan, sanki Allah’ı görüyor gibi kulluk yapmandır. Çünkü sen O’nu görmüyorsan da, O seni muhakkak görüyor.” (Müslim, İman, 1 )Rabbim bizleri nefsine uyanlardan eylemesin.amin